• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

88Enfal Suresi 48-49





Hatalı Çevrilen Ayetler




Enfal Suresi 48-49





Hatalı Çeviri:
48. Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi (melekleri) görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı şiddetlidir, dedi.
49. O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için), «Bunları, dinleri aldatmış» diyorlardı. Halbuki kim Allah'a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (Kendisine güveneni üstün ve galip kılacak O'dur. Yoksa orduların sayı ve techizat üstünlüğü değildir).





Doğru Çeviri:
48,49.Hani o münâfıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Şu adamları dinleri aldattı” dedikleri sırada, o kötü niyetli komutan, onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara, “Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım” demişti. Sonra da, ne zaman ki iki topluluk birbirini görür oldu, o, iki topuğu üstünde geri döndü ve: “Şüphesiz ben sizden uzağım. Şüphesiz ben, sizin görmediğinizi görmekteyim, şüphesiz ben, Allah’tan korkmaktayım” dedi. Ve Allah, sonuçlandırması/ cezalandırması pek şiddetli olandır. Ve her kim Allah’a işin sonucunu havale ederse bilsin ki şüphesiz Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.






Mekke ve Medîne’de aynı anda gerçekleşen iki sahnenin yer aldığı bu âyetlerde de Allah’ın, Elçisi’ne yaptığı yardıma işaret edilmektedir:




MEKKE’DEKİ SAHNE
Şeytân, müşriklere amellerini çekici göstermiş ve, “Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım” diyerek onları savaşa kışkırtıp moral veriyor.



MEDÎNE’DEKİ SAHNE
Münâfıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, “Şu adamları dinleri aldattı” diyerek mü’minleri savaştan caydırmaya, onların morallerini bozmaya çalışıyorlar.



SONUÇ
Sonra da, iki ordunun karşılaşınca şeytân, Müslümanların muzaffer olacağını anlıyor ve, “Şüphesiz ben sizden uzağım, ben sizin görmediğinizi görüyorum, ben Allah’tan korkuyorum” diyerek Mekke’ye dönüyor.



Bu âyette zikri geçen şeytân hakkında şu görüşler ileri sürülmüştür:
Rivâyete göre şeytân o gün onlara, Bekr b. Kinâneoğulları’ndan Surâka b. Mâlik b. Cu’şum sûretinde görünmüştü. Kureyşliler, Bekroğulları’nın arka taraflarından gelip kendilerine saldıracağından korkuyorlardı; çünkü, Bekroğulları’ndan birini öldürmüşlerdi. Şeytân onlara görününce, “Bugün insanlardan sizi yenebilecek yoktur” dedi. ed-Dahhâk der ki: “Bedir Günü İblis onlara, sancağı ve askerleriyle geldi. Kalplerine asla yenilmeyecekleri ve atalarının dini üzere çarpıştıkları telkinlerini verdi.”
İbn Abbâs’tan da şöyle dediği nakledilmektedir: Yüce Allah, Peygamberi Muhammed’e (s.a) ve mü’minlere yardımcı olarak 1.000 melek göndermişti. Cebrâîl (a.s.) 500 melekle bir kanatta, Mîkâîl de 500 melekle öbür kanatta idi. İblis de Mudlicoğulları’ndan birtakım kimseler sûretinde, beraberinde sancak bulunduğu hâlde şeytânlardan bir ordu ile geldi. Şeytân, Surâka b. Mâlik b. Cu’şum sûretinde idi. Müşriklere, “Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur” demişti.[34]



İBLİS’İN İNSAN KILIĞINA GİRMESİ
Şeytân insan kılığına girer ve vesvese [telkin] verir. Bu görüşte olanlar şöyle demişlerdir: Müşrikler Bedir’e gitmeye niyet ettiklerinde, Bekr b. Kinâneoğulları kabilesinden endişe ettiler. Çünkü kendileri, onlardan birini öldürmüşlerdi. Dolayısıyla, bu kabilenin kendilerini arkadan vurmalarından korktular. Bundan dolayı İblis, Bekr b. Kinâneoğulları’ndan Surâka b. Mâlik b. Cu’şum kılığına girdi. Surâka, şeytânlardan oluşan ordunun en ileri gelenlerinden olup, sancak onun elinde idi. O şöyle dedi:
– Bugün insanlardan size galebe edecek yoktur. Ben de muhakkak ki sizin yardımcınızım. Kinâneoğullar’ından size kötülük gelmeyeceğine dair size eman veriyorum.
İblis, meleklerin indiğini görünce, ökçeleri üzere gerisin geri kaçmaya başladı. Rivâyete göre o anda, Hâris b. Hişâm’ın elini tutuyordu. Gerisin geri dönüp kaçmaya başlayınca Hâris dedi ki:
– Bizi bu hâlde yapayalnız mı bırakıyorsun?
İblis de şöyle karşılık verdi:
– Ben, sizin göremeyeceğinizi görüyorum.
Sonra İblis Hâris’in göğsünden itip ondan ayrıldı; kâfirler de bozguna uğradılar.[35]


Buradaki şeytân, ne halk kültüründeki şeytândır, ne de Surâka’nın kılığına girmiştir. Bilakis burada şeytân ile, “Surâka” kasdedilmiştir.

Târih ve siyer kitaplarından Bedir savaşı’nın ayrıntıları incelendiğinde adı geçen kişinin, âyette belirtildiği gibi önce müşriklere cesaret ve destek verdiği, sonra da onları yüzüstü bıraktığı görülür.


Bazı müfessirler, ilgili âyette geçen şeytân sözcüğü ile, “Surâka”nın kasdedildiğini, ancak Bedir savaşı’ndaki Surâka’nın gerçek Surâka olmayıp Surâka kılığına girmiş şeytân olduğunu, dolayısıyla da Kur’ân’ın aslında Surâka kılığına girmiş olan “şeytân”a işaret ettiğini iddia etmişler; Surâka’nın savaşa gitmediği, hatta savaştan haberi bile olmadığı yolunda kendisinin yaptığı bir açıklamayı da iddialarına delil olarak göstermişlerdir. Ancak, iddiaları ve iddialarına gösterdikleri delil inandırıcı olmaktan uzaktır. Çünkü askerî bir otorite olan Surâka’nın, birkaç bin nüfuslu Mekke’de yaşadığı hâlde çalınan davul-zurnaları ve kadınlarca okunan tahrik edici şiirleri duymaması ve savaştan bihaber olması mantık dışıdır.


Kur’ân’ın, şeytânî özellikleri olan insanları, “şeytân” olarak isimlendirdiğine dair bir diğer örnek de Bakara sûresi’nde bulunmaktadır:
Bunlar iman etmiş olanlarla yüzyüze geldiklerinde, “İman ettik” derler. Şeytânlarıyla baş başa kaldıklarındaysa, “Hiç kuşkunuz olmasın, biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz” derler. (Bakara/14)


Bakara-14′te zikr edilen şeytânlar da, “münâfıkların [ikiyüzlülerin] akıl hocaları olan insanlar”dır.
Yine, Âl-i İmrân/175′te geçen şeytân kelimesiyle de, Nuaym b. Mes‘ûd adlı bir müşriğin kasdedildiği klâsik eserlerde belirtilmektedir.



Daha evvel de ifade etmiştik ki Kur’ân’a göre şeytân;
* Harâm yemeyi, hakksız kazanç elde etmeyi öneren/emreden,
* Kötülük, hayâsızlık ve Allah’a karşı bilinmeyen şeyler söylemeyi telkin eden,
* Fakirlikle korkutan,
* Kuruntulara düşüren,
* Allah’ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden,
* Kandırmak için yaldızlı sözler fısıldayan,
* Vesvese verip kışkırtan, zihin bulandıran,
* Amelleriyle insanları şımartan,
* İnsanları azdıran,
* İçki-uyuşturucu ve kumarla insanların arasına düşmanlık ve kin sokmak isteyen,
* Allah’ı anmaktan ve O’na kulluk etmekten geri bırakmak isteyen kişiler ve güçlerdir.


Buna göre şeytân, yanı başımızda yaşayan, gördüğümüz, bildiğimiz birileri olabileceği gibi, göremediğimiz ama içimizde hissettiğimiz bir şey de olabilir. Zaten Allah da şeytânın, insanlar ve görünmez güçlerden [enerjiden] olduğunu bildirmektedir.


49. âyette Medîneli münâfıkların ve kalplerinde hastalık bulunan kimselerin, savaşa çıkan mü’minler için, Şu adamları dinleri aldattı dedikleri bildirilmektedir. Buradaki münâfıklar, Evs ve  Hazrec kabilelerine mensup bazı kimseler; kalblerinde hastalık bulunanlar ise müslüman olmalarına rağmen imanları kökleşmemiş ve hicret etmemiş olan bir grup Kureyşlidir. Bunların bir kısmı, küçücük bir Müslüman birliğinin büyük ve güçlü Kureyş ordusu ile savaşmaya hazırlandıklarını gördüklerinde birbirlerine, “Dinlerine aşırı bağlılık bu insanları aptallaştırdı. Bunlar büyük bir felaketle karşılaşacaklar. Peygamberleri tarafından körleştirildikleri için göz göre göre ölüme gittiklerinin farkında değiller”; diğer bir kısmı da, “Bu müslümanlar, ölümden sonra diriltilmeyi ve şehit olup cennetle ödüllendirilmeyi umarak ölümlerine koşuyorlar” diyorlardı. Surâka’nın fark ettiği gerçek de işte bu idi. Bu inançla savaşan orduyla baş edilemezdi. En iyisi kaçmaktı.


Âyetteki, Ve her kim Allah’a tevekkül ederse bilsin ki, şüphesiz Allah, azîz’dir, hakîm’dirifadesiyle, “işini Allah’a havale eden, O’na güvenip dayanan kimsenin koruyucusu ve yardımcısının Allah olduğu ve O’nu mağlup edilemeyeceği, en iyi ilkeleri O’nun koyduğu, O’na tevekkül edenin hüsrana uğramayacağı” mesajı verilmiştir.*




*İşte Kuran, Enfal Suresi





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim